Gectigimiz 10 gun seker gibi geldi bana. Surpriz Istanbul yolculugum tam olarak hayal ettigim, 6 aydir kafamda kurdugum gibi gecmemesine ragmen, tekrar evde olmak bunyeme iyi geldi. Sunumlar oncesi hazirlamam gereken odevler icin cogu zamanimi evde gecirsemde; ailemi, arkadaslarimi ve elbette corabi gormek superdi. Gunduz gece demeden ayaklarimin dibinden ayrilmayan askimi o kadar ozlemisim ki, surekli minciklayip durdum. Top oynadik, cimlerde yuvarlandik, kendisi bana modellik bile yapti.
Gorkem'i, babami, babaannemi habersiz gelisimle sasirtamamak, OSS sirasinda ailemin yaninda olmak, aylar sonra dayimlari gormek, babaannemin yemeklerinden yemek, bir mrl organizasyonu ile ipek, merve, nihan uclusunu sasirtmayi basarmak (mi?), Gorkem'le Bebek'e gitmeyi karar verip, park yeri bulamadigimiz icin sadece transit gecmek, Ipek'in yeni evini kesfetmek, Turkiye- Hirvatistan macini izleyip (daha dogrusu heyecandan izleyemeyip) sevinmek, Ipek'le bulusup kahvalti sofrasinda sohbet etmek ve Zeynep'in bale figurleri esliginde kahvelerimizi yudumlamak. (Zeynep'le orada tanistik bu arada, eksik bilgi olmasin:)
'Ben tee italyanlardan gelmisim, beni takan yok' gibi hissetmeme neden olarak once annemi, sonra babami (is icin!) Bodrum'a yolcu etmek:) Zaman nasil gecti anlamadim sonuc olarak...
Evet bu 10 gun yetti bana belkide. Kendimi yenilenmis hissetmem icin yetti. Istanbul beni kendime getirdi. Tamam dedim kendi kendime, artik gitme vakti geldi. Bitirmen gereken bir kac isin kaldi 24undeki sunumlardan once. Sali gunku sunumun altindan da kalktigin anda, artik mezunsun ve simdilik ogrencilik hayatina noktayi koyuyorsun.
Ama olmadi. 20:40 Bergamo ucagi beni Milano'ya goturmedi. Annem ve babam sehir disinda, taksi-otobus ikilisiyle geldigim havaalaninda kisildim kaldim. Ucagim rotar yapmis efendim. Hemde saat kaca belli degil, belki 2, belki 3'e... Yani sonunda bende MyAir'in gazabina ugradim. Hemde sessiz, sedasiz, habersiz bir sekilde. Ne bir mail, ne bir mesaj geldi oncesinde. Bavulumu verdim, pasaporttan gectim. Ucagin adinin ekranlardan silindigini gorene kadar sakin bir sekilde bekleme salonunda bekledim. Yanima aldigim krakerler ve MyAir'in ozur dilemek amaciyla verdigi yemek kuponu ile (ancak gece 11'de gecerli oldu kendisi) karnimi doyurdum. Kelime bulmaca oynadim, once The Science of Sleep'i seyrettim, Pride and Prejudice'a baslayip bitiremedim. Oturur pozisyonda uyudum, dolmus gibi dolup dolup kalkan ucaklarin kazak, arap, dagistanli, ingiliz, hollandali yolcularini izledim.
Bilinmeyeni bekleyip, gerildim de gerildi. Pasaporttan gectikten sonra, yetkili kimseye ulasamamanin verdigi sinir bozuklugu ile sinir kupu olmus bir ucak dolusu insanin volta atmaya basladigini dusunun, iste o bizdik:) Ucak 03:30 falandi havaalanina indiginde, ve 4 oldu biz bindigimizde. 8 saate yakin rotarla, Milano'ya sag salim geldim ya, projelerimi istedigim gibi zamaninda bitip, okula teslim ettim ya, daha ne istiyim ben. Insan kotu seyleri hemen aklindan siliyor. Bende bu olayi unuttum gitti ertesi gun.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder