Pazar, Mayıs 04, 2008
Venedik
Maske festivaline gittigimizde, bir daha ne zaman Venedik'e gelirim de, bu sokaklarin tadini sakinken cikaririm diye dusunmustum. O gun bugunmus. Venedik sokaklari o gunku gibi kalabalik olmasa da, Hare Krishna ezgileri eski, dokuk ve yamuk binalarin duvarlarinda yankilanmasa da, yine bos degildi sehir. Gunlugu fiks 24 Euro! olan otoparka baska yer olmadigindan parkedip, midemize oturan agirlikla kendimizi denizin ortasindaki bir cok ada ustune kurulu bu guzel sehrin icine biraktik. Piazzale Roma'dan baslayan yolculugumuzu San Marco'ya kadar yuruyerek surdurduk. Yolculugun en zevkli kismi da, tabelalarin insani yonlendirdigi ana caddeden ayrilip ara sokaklara kivrildigimiz zamanlardi. Pencerelerinde camasir asili evler, daracik sokaklar, mini mini kopruler, evlerin onunde kayiklar... Her dondugum kosede baska bir surpriz, baska bir guzellik... Sanki bir film setinin icinde gezer gibi hissediyor insan kendini burda. Hemen kendini kaptiriyor ortama, kendini masal kahramani gibi hissediyor. Tek bir sorun kaliyor ortada. Masal kahramanlarinin bacaklarinin cok yurumekten agridigini hic duymadim daha onceden. Bu kadar kisa sure, yine yetmiyor bana. Bir daha ki sefer diyorum kendime, bir daha ki sefer adalara gidecegim, San Marco icin yurumeyecek tekneye binecegim, ana caddeden degil sadece ara sokaklardan ilerleyecegim.
Ayrica boyle bir tabelalandirma sistemi olmadigini, olmamasi gerektigini dusunuyorum. Hangi koseye gelirsek gelelim, butun yollar San Marco meydanina ve de Rialto'ya cikiyor onlara gore. Saga da donebilirsin, sola da diyor yani. Her kosede insanin aklini karistirmaktan ileri gitmiyorlar. Bir soylentiye gore dukkan sahipleri turistler onlarin dukkaninin da onundan gecsin diye San Marco'ya giden yolun onlarin onunden de gectigini gosteren tabelalar yerlestiriyorlarmis! :) Pes!
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder